Güner Law Office | View firm profile
Anayasa Mahkemesi, 31925 sayılı ve 16.08.2022 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 2019/976 başvuru numaralı ve 11.05.2022 tarihli Kadri Eroğul bireysel başvuru kararında, taşeron şirkete bağlı olarak bir kamu kurumunda görev yapan başvurucunun yöneticileriyle ilgili sosyal medya paylaşımı nedeniyle iş akdinin feshedilmesini ifade özgürlüğüne aykırı bulmuştur.
I. OLAYIN ÖZETİ
Başvurucu 01.01.2006 tarihinden iş akdinin feshedildiği 11.03.2016 tarihine kadar özel bir şirkete bağlı olarak
Kütahya Halk Sağlığı Müdürlüğü’nde (“Kurum”) belirli süreli iş sözleşmesiyle çalışmıştır. Başvurucu 01.01.2006 tarihinden itibaren Kurum bünyesinde sürekli olarak çalıştığını; ancak, alt işverenin her sene ihale ile belirlenmesinden dolayı, yıl bazında farklı alt işverenlere bağlı olarak çalıştığını belirtmiştir. Aynı zamanda başvurucu Kamu Taşeron Çalışanları Derneği genel başkanıdır.
Başvurucu, 14.08.2015 tarihinde sosyal paylaşım sitesindeki kişisel hesabından taşeron işçilerin gördüğü baskıları ve yöneticileri konu eden bir paylaşımda bulunmuştur. Paylaşımın bir kesiti şu şekildedir: “Ey insan müsveddeleri, yönetici bozuntuları, şunu asla unutmayınız ki…” Paylaşımdan dolayı Kurum yöneticilerinden bazıları başvurucudan şikayetçi olmuş ve başvurucu hakkında hakaret içerikli ifadeler kullandığı iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Yargılama neticesinde, sanığın suça konu sözleri yazarken herhangi birine hakaret
kastı olmadığını söylediği görülmüş ise de bu savunmanın dolaylı kabul niteliğinde olduğu ve toplanan diğer deliller karşısında itibar edilemeyeceği gerekçesiyle başvurucunun cezalandırılmasına karar verilmiştir. Suçun işleniş şekli dikkate alınarak ceza alt sınırdan tesis edilmiş olup; sanığın sabıkası olmaması ve suçtan dolayı oluşmuş somut bir zarar olmaması nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verilmiştir.
II. ANAYASA MAHKEMESİNİN DEĞERLENDİRMESİ VE SONUÇ
Başvurucu, Anayasa Mahkemesine yaptığı başvuruda, açıklamaların kamuda çalışan taşeron işçilerin sıkıntılarına ilişkin olduğunu belirterek kullandığı ifadeler nedeniyle iş akdinin sona erdirilmesinin ifade özgürlüğünü, paylaşımı beğenenler hakkında işlem yapılmayıp kendisi hakkında işlem yapılmasının eşitlik ilkesini, ceza yargılamasında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı nedeniyle kararı temyiz edememesinin hak arama hürriyetini, ceza mahkemesi kararının işe iade davasında verilen karara esas alınmasının ise adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.
Anayasa Mahkemesi, başvuruyu ifade özgürlüğünü düzenleyen Anayasa Madde 26 kapsamında değerlendirmiştir.
Kararda özetle, başvurucunun ifade özgürlüğü ile işverene sadakat yükümlülüğü arasında adil bir denge kurulup kurulmadığının tespit edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi ayrıca, “feshin son çare olması” ilkesine uyulup uyulmadığının derece mahkemelerince değerlendirilmiş olması gerektiğini belirtmiştir. Buna göre, her ne kadar işin veriminin düşmesi veya işveren ile olan güven ilişkisinin ciddi şekilde zedelenmesine işçiden kaynaklanan nedenlerle yol açılması durumlarında işverenin menfaatinin olumsuz yönde etkileneceği ve iş ilişkisinin devamının beklenemeyeceği tartışılabilecekse de, bahsi geçen durumlarda işveren tarafından hayata geçirilen iş ilişkisinin sona erdirilmesi tedbirinin, zorunlu ve başvurulabilecek en son çare olarak
nitelendirilebilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, başvurucunun başvuruya konu paylaşımda genel nitelikli “yönetici” kavramını kullandığı ve fakat sözlerinin belirli bir kimseyi hedef almadığı, derece mahkemelerinin başvurucunun asıl amacının Kurum yöneticilerini küçük düşürmek olduğunu kabul etmesinin
başvurucunun kullandığı kelimelere onun verdiği anlamın ötesinde anlamlar yüklemesi ile mümkün olduğu, derece mahkemelerinin başvurucunun dernek başkanlığı kimliğini dikkate almayarak ve doğrudan işaret edilmediği halde dolaylı bağlantılarla başvurucunun Kurum yöneticilerini hedef aldığını
kabul ederek yaptığı aşırı yorumun benimsenmesinin kamusal konuşmaları imkansız hale getireceği vurgulanarak, başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilmiş olduğuna karar vermiştir.
* * *
Yukarıdaki notumuza ilişkin herhangi bir sorunuz olması halinde bizlere her zaman ulaşabilirsiniz.
Güner Hukuk Bürosu 1996 yılında kurulmuştur. Kuruluşundan bu yana; şirketler hukuku, birleşme ve devralmalar, banka-finans, enerji, teknoloji, medya-telekomünikasyon ve uyuşmazlık çözümü alanlarında Türkiye’nin önde gelen ofislerinden biri haline gelmiştir.
İletişim
Burçak Kurt Biçer Ortak
[email protected]
Can Güner
Yönetici Avukat
[email protected]
Deniz Bade Akkoyun
Stajyer Avukat
[email protected]
Güner Hukuk Bürosu
Levent Caddesi, Alt Zeren Sokak No.7
Levent 34330, İstanbul
T +90 212 282 4385
F +90 212 282 4305
[email protected]
www.guner.av.tr